KAZANCIMIZ BEREKETLİYDİ:
Zamanında köyümüzde köylü tarlasında bağında bahçesinde çalışır yorulduğunu bilmezdi. Vatandaş devlete göz dikmezdi çalışır rızkını kendisi temin ederdi. Her sabah somun için bakkala koşmazdı. Şimdiki gibi kahvaltı sofralarında bin bir çeşit yiyecek bulunmazdı. Anneler sabahları saç üzerinde darı ekmeği eder çökelekle pekmez şerbetiyle kahvaltı edilirdi. İnsanlar ne hasta olurdu ne doktor bilirdi. Köylü yılda iki defa kamyon üzerinde Adana’ya çapaya ve pamuğa gider evlerinin Yıllık ihtiyacını görürlerdi. Şimdiki gibi günlük bakkala gitmezdi. Bakkala ayda yılda bir defa ya uğrar ya uğramazdı.
Aldıkları yemek tuzu çamaşır sabun olurdu başka bir şey alamazdı. Buğdayı, Arpayı, Nohudu, Mercimeği tarlasına kendisi ekerdi. Pirinç için çeltiğe giderdi. Yıllık yakacak kış odununu dağdan merkeplerle katırlarla getirirdi. Araba motor olmazdı. Şimdi herkesin kapısında taksisi, dolmuşu, traktörü, kamyonu, var yine de acım diyor. Aza kanaat yok, şükürde ortadan kalktı. Şimdi millet rahatlığa alıştı. Yaşlısı, genci, hastası, malulü, dulu, yetimi, öksüzü birçokları
Devlete gözünü dikmiş çalışıp kazanma yok devlet versin biz yiyelim diyor. Birçoğunun elektriğini suyunu doğalgazını devlet ödüyor. Bazıları da devleti buna mecbur tutuyor bana bakmak zorunda diyor. Yok, böyle bir şey, adam Pazarcığa gidebilecek cebinde parası olduğu halde. Yol parası için kaymakamlığa başvuruyor. Araştırsanız arsası tarlası cevizi var katları vardır. Yine de devlete göz dikiyorlar Allah nefsimizi ıslah eylesin. Aslında millet perişan değil herkesin fazlasıyla kendini idare edecek yiyeceği parası vardır. Zamanında komşunun yapılacak bir işimi var menfaat gözetmeden herkes yardıma koşardı. Şimdi komşusuna selam verse komşusundan para bekler hale geldik. İkinci bir konu bu zamanda töremizi geleneğimizi Göreneğimizi yitirdik. Büyüğe küçüğe saygı sevgi kalmadı. Komşuluklar kalmadı komşu komşusunun açığını arar oldu. Gerçekten biz niye böyle olduk? Adam sensen isen bende benim diyor. Rabbim sonumuzu hayır eylesin…
-------------------------------
KIŞLAR ZOR GEÇERDİ
Biz 5 erkek 3 kız 8 kardeş 2 anne baba on baş horanta idik. Evimiz iki katlı taş duvar üzeri mertek ve çapkılı çamur sıvalı penceresiz alt katta sığırlarımız yatardı. Evde su, banyo, tuvalet ve odamız sobamız yoktu. Ocakta odun yakar başına çevrilir ısınırdık, elektrik yoktu. Gece evi aydınlatmak için bazen gaz yağı olmazdı lastik kırıntıları çam çıra yakarak evimizi aydınlatırdık. 3 kat yatağımız vardı yorganımız pamuk döşeğimiz çapıt kırıntısı yastığımız mısır kabuğu idi. Beş erkek kardeş bir yatakta üçümüz yukardan ikimiz aşağıdan girer üşümeyelim diye bir birimize sarılır uyurduk. Kız kardeşlerimiz üçü bir yatakta yatardı.
Kat kat elbisemiz yoktu ayakkabımız yoktu birer kat fistanımız şayağımız olurdu anamız elbisenin yırtılan yerini yamardı öyle giyerdik. Kirleneni yiykar ocağın başında kurutur tekrar giyerdik. Bizler büyük leğen teştte banyo yapardık. Bizim ev pınara en az
Anam komşuların çamaşırlarını oraya götürür o zaman deterjan yok sabun yok çamaşırı meşe külüyle yiykar geri eve getirir serer güneşte kururdu. Akşama kadar çalışırdı. Para yoktu ev sahibi bir tepsi bulgur, un, yarma veya tarhana ne verirlerse onu alır eteğine koyar akşam eve gelirdi. Bu günde sizi aç koymadım der sevinirdi. Ya pilav ya çorba yapardı bir leğenin başına toplanır adam başı kaşık yoktu kardeşlerimizle kaşık değişerek yer karnımızı doyururduk. Bırakın kaşık değişmeyi şimdiki çocuklar bir birinin kabından yemek yemiyor ikisi bir yatakta yatmıyor.
Sabah kahvaltımız darı ekmeği ile çökelik dürümü ve bir bardak şerbet ile yerdik. Övün de yediklerimiz bulgur pilavı tarhana çorbası mercimek ve sümüt köftesi pekmez yerdik turp gibi olurduk şimdiki gibi huzursuz değil huzurlu ve mutluyduk. Buğday arpa nohut ekmeği bilmezdik. Gilgil darı konak darı ekmeği yerdik. Yediğimiz içtiğimiz doğaldı dışarıdan ne sebze ne meyve gelirdi çünkü yol yoktu araba yoktu. Herkes bağında bahçesinde yetiştirir doğal yerdi. Üzüm gayet çoktu her ev en az yüz batman pekmez kaynatırdı. Köyde doğru düzgün bakkal manav manifaturacı yoktu. Hastalık nedir bilmezdik. İlaç iğne bilmezdik. Köyümüzde yaşlı insanlar gayet çoktu. Her sokak başında sekiz on ihtiyar bir araya gelir sohbet ederlerdi. İnsanlar hasta olmazdı. Senede bir veya iki kişi yaşlılıktan ölürdü.
Şimdiyse bazı günler üç beş kişi bir anda ölüyor. O tarihlerde köyde radyo televizyon yoktu. Varlıklı bir ailede radyo vardı mahalle insanları o ailenin odasına toplanır haber dinlerdi. Telefon yoktu eğer bir köyden öbür köye bir haber gidecekse bir kişi görevlendirilir o haber götürür getirirdi. Siyaset nedir bilmezdik 4 yılda bir muhtarlık seçimi olurdu köylü münasip bir muhtar seçerdi. Şimdiki gibi insanlarda partizanlık kutuplaşma senlik benlik yoktu. Herkes geçimi derdindeydi. Köylü fakirdi kapısında ya bir katır ya bir merkebi olurdu. Onlarla taşıma işleri yapar dağdan kışlık odununu getirirdi.
Köyümüzde hatır gönül komşuluklar vardı. Herkes bir birine yardım ederdi. Şimdiyse herkesin kapısında kamyon, traktör, taksi yatı katı apartmanı var fakat huzur yok insanlık yok bitti. Büyük küçük kalmadı insanlar barut fıçısı gibi rabbim sonumuzu hayır eylesin. O günlerde köyümüzün yolu arabası yoktu acil bir hasta olursa komşular toplanır iki ağaçtan sedir bağlar hastayı üzerine koyar battaniye yoktu çula mindere sarar kar da olsa kışta olsa köye
ON BEŞ TEMMUZ:
2013 Yılında gezi olaylarını başlatan fetocular Ankara İstanbul sokaklarını ve bir çok şehirleri savaş alanına çevirerek esnafımızın iş yerlerini yağmaladılar dükkânları, polis araçlarını, ambulansları, canlı yayın araçlarını yaktılar. Devleti büyük zarara uğrattılar. Geziden sonuç alamayınca 2014 Yılında yine hükümeti yıkmak için 17–25 Aralık yolsuzluk olaylarını başlattılar. Fethullah Gülen örgütü yıllardır ordumuzun içine sızarak 15 Temmuz 2016 tarihi gece saat 20 sularında devlete karşı darbeye kalkıştılar.
Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vakit geçirmeden halkı sokağa çağırdı. Bu çağrı üzerine yaşlısı, genci, kadını kızı Kürt'ü Türk'ü sokağa döküldü. Sokaklar insan seline döndü. Halk tek vücut tek yumruk oldu. Fetocular millet meclis’ini Ankara emniyet amirliğini bombaladılar. Burada altmışa yakın polisimizi şehit ettiler. Ef on altılarla halkın üzerine bombalar yağdırdılar. Halk ef on altılara karşı yerden ellerine geçirdiği taşı sopayı uçaklara fırlattılar. Evlerinin balkonundan penceresinden tencere tava fırlattılar. Fetonun askerleri o an gerçek mermilerle halkın üzerine ateş açıyorlardı. Halk tankların önüne yattı atletlerini çıkartıp tankın
Eksozunu tıkayıp tankı stop ettirdiler. Genelkurmay başkanımız Sayın Hulusi Akara boğazını sıkarak kafasına silah dayadılar teslim olmadı. Çatışmalar sabaha kadar devam etti. Birçok fetocu tanklarıyla silahlarıyla birlikte teslim oldular. Türkiye o gece (252) şehit verdi. (2230) kişi kimi ağır kimi hafif yaralı gazilerimiz oldu. Genelde Ankara ve İstanbul’da çok zayet verildi. Nice kadınları kızları yaşlıları gençleri tankların altında ezildiler. Bir ay boyunca halkımız yılmadı gece gündüz demeden sokaklarda caddelerde nöbet tuttu uyku uyumadılar. Darbe de böylece önlenmiş oldu...
-------------------------------
SU KAYNAKLARIMIZ
Ayran pınarı dendiğinde akla ayran gelir pınarın gözünden çıkan su tazyikli olduğundan ayran gibi beyazdır biraz aşağı doğru akınca normale döner. bu suy zamanında hiç kurumaz senelerce çağlayarak akardı. Şimdi ise bahar aylarında coşar güz mevsimi geldiğinde kurur. Ayran Pınarı, köyün kuzeyi Engizek dağı ile Nurhak sınırındadır. Çağlayancerit’in dört bir yanında bulunan çeşme, pınar, göz, kaynak, dere sularını
İncelediğimizde köyün sulak olduğunu görürüz. En büyük su kaynağı Küçükcerit’te Aksu kaynağıdır. Aksu mahallesi arazileri Yalangoz, Akdere, Kızılseki arazilerini sular. Son yıllarda Helete’nin ve
Bozlar’ın Kulyanlı’nın içme sularını karşılıyor. Aksu Ulu Dere ile birleşerek kısıktan Bozlar köyünün bir kilometre aşağısında Adıyaman, Gölbaşı Suyu ile birleşir. Bu su tüm Pazarcık ve Narlı Ovasını sulayarak Ceyhan suyuna karışır. Köyün diğer su kaynakları Değirmen Gözü, Bu su adını suyun altında kurulu beş su değirmeninden almıştır. Zamanında yan yana üç değirmen döndürecek kadar suyu vardı. Bu su ilçenin içme su ihtiyacını karşılamakla birlikte hem de arazileri sular. Kilise’nin arkı Değirmen Gözü’nün iki yüz metre yukarısındadır.
Zamanında bu arkın yakınında Kilise varmış. İsmini oradan aldığı söylenir. Bel kalınlığında suyu vardı. Genelde arazi suyu ve yaz evlerinde içme suyu olarak kullanılır. Fakat 6 Şubat depreminde kurudu. İlçenin kuzeyinde İncecikler Pınarı vardır. Göl bağlanarak bahçe sulanır.Keklicek’te bilek kalınlığında su vardır.
Bu suyun çevresinde birkaç ev var. Hem içme suyu hem de bahçe sulamada kullanılmaktadır. Gücük suyu bel kalınlığındadır. Bu bölgede Mahmutlar, Kara Yusuf’lar, Veli Çavışlar ikamet etmektedir. Hem içme suyu hem Arazi sulamada kullanılır. Ne yazıkki 6 Şubat depreminde bu suda kuruudu. Kürt Pınarının ayak bileği kadar suyu vardır. Bu su Kara Veli’lerin içme suyudur. Akdere’nin karşısındaki çatta iki bilek kalınlığındadır. Bir müddet Akdere mahallesinin muhtelif yerlerine yapılan çeşmeler
Halkın içme su ihtiyacını karşılardı. Biçmolukta Gırolar, Tatarlar, Patalar, Vırıtlar oymakları ikamet ederlerdi. Ayak bileği kadar suyu vardır. Önünde ağaç olukları var. Göl bağlanır, bahçe sulanır. Ayrıca içme suyu olarak kullanılır. Erikde bilek kalınlığında suy vardır. Yaz aylarında birçok Engizekli burada otururlar. Kavak yurdunun ayak bileği kalınlığında suyu var. Çevresinde bir kaç ev ve arazi vardır. Salmanlar Pınarı’nın iki bilek kalınlığında suyu vardır. İlçenin Karşısında Değişir suyu zamanında bel kalınlığında idi. Bu su genelde
Teslimelerle Fakıların arazilerini sular.6 şubat depreminde biraz daha çoğaldı Evgozu’nda zamanında bel kalınlığında su vardı. Bu su ile Mucuklar ve Fakılar’ın bir bölümünü Kel Osmanların arazilerini sular. Yaz evlerinin içme suyu olarak kullanılır. Çok yumuşak içimi hoştur. Evgozu kuruma çağına gelmişti 6 Şubat depreminde çoğaldı. Büklüce Pınarı’nın ayak bileği kalınlığında suyu vardır. Hatın oluku’nun bileği kalınlığında suyu vardır. Önünde 2 tane holuk çevresindeki üç beş evin içme suyudur. Şimdiyse bu gözlü suların birçoğu kurudu bel kalınlığında akan sular çok çok azaldı... Aşık Ali Ataş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder